Kitabınız nihayet Türkçede yayınlandı. Şu
dikkatimi çekti, kitapta Fransızca bilmeyen Alfa, İbrahima Seck’in çevirisinde
bir şeylerin kaybolduğunu biliyor. Siz de kitabınızın çevrisiyle ilgili böyle
bir hisse kapıldınız mı?
Çevirmenleri takdir
etmek gerekiyor, çünkü bir dizi durum, kelime, ifade ve yabancı sembolleri kendi
kültürlerine aktarmakla yükümlüler. Diğer bir deyişle, onlar yeniden
yaratanlar. Çevirmenleri kendi dillerinde yazan yazarlar olarak tanımlamanın
doğru olduğunu düşünüyorum.
Gece Tüm Kanlar Karadır’ın
da tıpkı çevirmenler gibi bir yaratım içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
Unutulmuşlara ve sessizlere ses mi olmaya çalıştınız?
Tarih genellikle
kazananlar tarafından yazılır. Bana göre edebiyat, Fransız sömürge
imparatorluğu zamanında sesi olmayanların sözlerini duyurabilir.
Birinci şahısta anlatımı tercih etmenizin
sebebi nedir? Alfa’nın hislerini ve dehşetini bu şekilde daha iyi vermeyi mi
amaçladınız?
Ana karakterimin iç
sesini okurun duymasına izin verdim çünkü bu, filtrelenmemiş bir ses, birine
hitap ederken olduğu gibi tevazudan, kibarlıktan, söylemek istediğini
söylemekten çekinmeyen vicdanın sesi.
Bu hikâyeyi neden yazdınız?
Senegalli bir
piyadenin ağzından hayali bir mektup yazma fikrini bana ilk Jean-Pierre Guéno
adlı bir tarihçi verdi. Guéno tarafından toplanan Fransız askerlerinin yazdığı
mektupları okudum. Fakat sonrasında fikrimi değiştirdim çünkü ana karakterimin Fransızca
konuşmayı bilmemesini istedim, bu da karakterimin bilinç akışını filtresiz bir
şekilde okumamı sağladı.
Alfa neden kendini kaybediyor? Tüm askerler
çıldırmışken Alfa’nın çılgınlığının göze batmasının sebebi nedir sizce?
Alfa Ndiaye, ona
kardeşinden de yakın olan Mademba Diop’un ölümüyle aklını yitiriyor. Hikâye bu
olaydaki çıkmazla başlıyor: Alfa ya arkadaşının acısını azaltmak için onu öldürecek
ya da onu öldürmek zorunda kalmamak için acı çekmesine izin verecek. Bu ilk
travmatik sahneyi düşman askerleriyle yeniden canlandırmasına sebep olan da
içine düştüğü bu imkânsız seçim aslında.
Alfa, özellikle Mademba Diop’un ölümünden
sonra büyüdüğünü hissediyor. Olgunlaştığını... Sizin böyle bir olayınız var mı?
Genellikle savaşa
gönderilenler, öldürülmeden önce yaşamayı öğrenecek kadar zamanı olmayan
gençlerdir.
Kitapta yedi rakamı sürekli karşımıza çıkıyor.
Yedi el, yedi hain ve çıktıkları yedi basamak, yedi küçük kömür ateşi ve Penndo
Ba’nın evliliğinin yedinci yılı. Özel bir nedeni var mı?
Yedi rakamı tüm
toplumlarda sembolik bir öneme sahip. Bu rakamın beni aşan bir anlamı
olabileceğini kabul ediyorum.
Alfa ondan beklendiği kadar acımasız, düşman askerleri ondan korkuyor. Buna rağmen Yüzbaşı Armand ondan neden kurtulmak istiyor?
Bunun nedeni, Yüzbaşı Armand’ın, kendisine ve diğer tüm askerlere öldürmenin artık suç sayılmadığı yanılsamasını veren bir ritüel üzerinden savaşmasıdır. Alfa, kendisinden beklenenin daha da ötesine gidiyor ve temelde diğer askerlerle aynı şeyi yapsa da, yani olabildiğince çok düşman öldürse de, rahatsız edici oluyor. Düşmanlarını, komutanların ölümü uzak tutmak için koyduğu kurallara göre öldürmüyor. Öldürme şekli komutanına ve diğerlerine, tüm askerlerin temelde hepsinin birer katil olduğunu hatırlatıyor.
Savaşta vahşilik ne anlama geliyor?
Askerler vahşi
değildir, savaş vahşi olandır.
Alfa Fransızca konuşamıyor. Onu konuşturmak
yerine neden bunu tercih ettiniz?
Karakterimin
Fransızca bilmemesini ve okuyucunun Fransızca yazdığım romanımı okuyarak bunu
tahmin etmesini istedim. Bunun için, Fransızca ritim üzerine çalıştım. Alfa Ndiaye'nin
Senegal'de konuşulan Wolof dilinde düşündüğü şüphesini verebilmek için
tekrarlar kullandım.
Son olarak, kitabın sonundaki alegorik
hikâyenin rolü nedir? Altta yatan anlamı açıklayabilir misiniz? Yara izleri
neyi simgeliyor?
Bu bir metafor. İnsanları
yaratanın yara izleri olduğunu göstermek istedim. Yara izi olmayan biri insan
değildir. Yara izleri insanın hikâyesini anlatır. Fransız sair Alfred de
Musset’nin dediği gibi: “İnsan bir çırak, acı da onun ustasıdır. Kimse acı çekmediği
sürece kendini bilmez.”
Söyleşi: Pervin Salman